SPOR

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Abdullah Avcı'dan Emre Belözoğlu'na büyük övgü

Medipol Başakşehir Teknik Direktörü Abdullah Avcı, son 2.5 sezonda kulüp olarak elde ettikleri en büyük kazanımları anlattı.

Süper Lig’in ilk yarısını zirvede kapatan ve tam 25 maçtır yenilgi yüzü görmeyen Medipol Başakşehir’in teknik patronu, 28. haftaya kadar büyük yarışın içinde kalmaları halinde şampiyonluktan söz edebileceklerinin altını çizdi, “Bizim yakaladığımız sevgi, saygı ve sempati her şeyden daha önemli. Belki de şampiyonluktan bile” dedi.

Dile kolay tam 25 haftadır hiçbir rakipleri onların bileğini bükemedi. Mütevazı kadrolarına rağmen oynadıkları çağdaş futbolla 2.5 yıldır alkışları topluyorlar. Hiç şüphesiz Süper Lig’in en hızlı büyüyen ve gelişen takımı da onlar. 16 haftalık ilk devre sonunda liderlik koltuğunda da yine Medipol Başakşehir var...

Başakşehir’i adım adım ilerleyerek ligin zirvesine çıkaran Teknik Direktör Abdullah Avcı ile Antalya kampının ilk gününde bir araya geldik, şampiyonluk yarışından, Emre Belözoğlu’na; İrfan Can’dan, Advocaat’a kadar birçok konuda keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

5 rakibin 4’ünü yendik

Kamuoyu sezonun ilk yarısını üç büyüklerin önünde lider bitirmenizi genel olarak çok fazla beklemiyordu? Sizin için de sürpriz oldu mu?

2014-15’in sonunda yine seninle röportaj yapmıştık. Adım adım gelişmeye çalışan, sağlıklı ve istikrarlı büyümeyi hedefleyen bir kulüp olduğumuzu söylemiştim. Üst üste 2 sezon ligi 4. bitirdik ve her iki sezonda da 59 puan aldık. 2014-15’in devre arasında biz artık üst sıralarda olacağız diye aramızda konuşmaya başlamıştık. Bu sezona başlarken artı 1 üzerine ne koyabiliriz diye hedef belirledik. Bu artı 1’in bir sürü detayı var: 1- Sıralama. 2- 59 puanın üzerine çıkmak. 3- Oyun kalitesi yüzde 20 artmışken bunu biraz daha hücum anlamında geliştirmek. Sezonun 16 haftalık ilk bölümünü 36 puanla bitirdik. Önceki yıllarda 28-30 bandında yer alıyorduk. Beklentinin üzerindeyiz. Ligin 5 şampiyon takımından 4’ünü yendik, 1’i ile Vodafone Arena’da berabere kaldık. Bu takımları ilk yarı itibariyle arkamızda bırakmak ve devreyi namağlup bitirmek çok önemli. Bu takım yeni sezonda önceki 2 yıldan daha iyisini yapabileceğinin sinyallerini veriyordu.

Son 25 lig maçında hiç yenilmediniz. Kaybetmeyi unutmuş gibisiniz. Sistem, oyun anlayışı veya oyuncu bazında yenilmezliğin bir sırrı var mı?

Kulüp organizasyonu, doğru sistem, teknik heyetteki görev dağılımı ve oyuncuların kendi bölgeleriyle ilgili sorumluluklarını bilmeleri çok önemli faktörler. Biz iki sezon önce ilk 6 ay takım savunması çalıştık. Sonra geçiş oyunu oynadık. Ardından oyun ve oyuncu kalitesini artırmaya gayret ettik. 2.5 yıl sonunda bizim adımıza şöyle bir tablo var. Üst bantta 5 şampiyon takımın yanı sıra, Osmanlı ve Konya gibi iyi ekipler bulunuyor. Biz bu bandın altındaki takımlara oyun gücü gösterisi yapmaya başladık. Dar alan oyunu oynadık. Rakipler daha çok bekleyerek oynadı biz de set oyunu oynamak zorunda kaldık. Bizde çok önemli bir lider var ayrıca. Hem takımda bölgesinin lideri hem de Türk futbolunda oynadığı bölgenin lideri Emre Belözoğlu gibi bir oyuncumuz var. Onun saha içi ve dışında çok önemli katkısı oluyor. Ama bizde her oyuncu da oy nadığı bölgenin lideridir. Bölgeleri birbirine karıştırdığımız karmaşık bir oyunumuz yok bizim.

Volkan’dan Yalçın’a, Visca’dan Batdal’a kadar bütün oyuncular son 2.5 yılda sınıf atladılar. Emre de daha istikrarlı ve yararlı oynamaya başladı. Bunu sisteme mi bağlıyorsunuz?

Oyuncularımız başlangıçta sisteme uymanın zor olacağını düşünüyorlardı. Bunu kendileri de zaman zaman ifade ediyorlar. Futbol günümüzde ‘ortaya bir top atalım, hadi oynayın’ değil ki! Bilimin, analizin, fizyolojinin, beslenmenin, iletişimin bu kadar devreye girdiği bir oyundan bahsediyoruz. Oyuncular uyum sağlamakta zorluklar yaşadılar ama biz sistemde ısrarcı olduk, sürekli tekrar ederek oyuncunun sisteme inanmasını sağladık. Benim geçmişte A Milli Takım ve genç milli takımlarda çalışmış olmam da avantaj oldu. Fakat her şeyden önce kulübün bana sağladığı rahat çalışma ortamı ve imkanlar geliyor. Yani kaygım yok... Kaybettiğim zaman ne olacak kaygısı yok. Nasıl kaybettiğimizi araştırırız, kazandığımız zaman da daha iyisini nasıl yapabiliriz diye düşünürüz. Bu avantaj oyuncular için de geçerli. Üzerlerinde baskı hissetmiyorlar. İletişim kurabilecekleri bir teknik heyet var. Kafamızda en ufak bir plan olmadan her şeyi karşılıklı paylaşabiliyoruz. Bu da bizim daha hızlı mesafe kat etmemizi sağlıyor.

Hesap yapmadım

Bu sezon baraj biraz aşağıda olacak gibi. Şampiyonluk için puan hesabı yaptınız mı?

Hiç yapmadım. Geçmiş yıllardaki puan ortalamasını da hiç bilmiyorum, bakmadım. Biz zaten böyle bir hikayeyle yola çıkmadık. Medya devamlı soruyor ama ben geçmişte parçadan bütüne doğru yol aldım. Bundan sonra da böyle olacak. Fakat önümüze bir yol haritası çıkar ve 27., 28. haftadan sonra bu yarışın içinde olursak bize çok keyif verir. 28. haftaya kadar biz bunun içinde kalır mıyız? Kalırsak bu heyecanı yaşar mıyız? Bu bizim gelişimimize katkı sağlar. Yakalarsak mutlu oluruz, yakalayamazsak da sorun yok. Öyle bakacağız bu işe... İnşallah dediğim çıkacak ve bu yarışın içinde olursak bu bize yük getirmeyecek, bu bize güç getirecek. Biz rahatız, özgüvenliyiz. Bunu sahaya daha olumlu şekilde yansıtacağız. Umarım o haftalarda da yarışın içinde de yer alırsak bizim için çok yararlı bir gelişim olur. Sonunu bilmiyorum. Onu hep beraber göreceğiz. Biz şu an sadece önümüzdeki Kayseri maçını düşünüyoruz. Sonra da Fenerbahçe maçına bakacağız.

Leicester City farklı

Leicester City yakıştırması için ne söylersiniz?

Bizim için yapılan Leicester City benzetmesi sürpriz bir takımın İngiltere gibi zor bir ligde şampiyonluğa ulaşmasından ibaret. Yoksa Leicester City tarihi ve taraftar kültürüyle bize göre önemli avantajlara sahip. Biz adım adım kendimizi geliştirmeye çalışan bir takımız. Avrupa’dan buraya gelerek bizi araştıran gazeteciler var. Kulüp ve organizasyonla ilgili bilgi almaya geliyorlar. Her sezon Avrupa kupalarında yer almak çok kritik bir öneme sahip. Her sezon Avrupa’da olmamız lazım.

Son dönemde üç büyük kulübün taraftarları, ‘Bizim takım olamazsa, Başakşehir şampiyon olsun’ demeye başladı. Siz ne dersiniz?

Bizim yakaladığımız sevgi, saygı ve sempati her şeyden önemli. Belki de şampiyonluktan bile... Kulübe, takıma, teknik ekibe, Abdullah Avcı’ya, başkana, yönetime sokakta gösterilen saygı beni çok mutlu ediyor.

‘Real veya Barça’ya gitmeliydi’

Emre Belözoğlu’na zamanında doğru yatırım yapılsaydı Inter’den sonra Real Madrid ve Barcelona’da uzun yıllar forma giyebilirdi. Başakşehir’de onu sevgi çemberine aldık. Kavgayı bıraktı, daha fazla sevilen ve sayılan bir adam oldu.

Abdullah Avcı ile Emre Belözoğlu’nun başarıdaki payını da konuştuk. Deneyimli hoca, kaptanına övgü yağdırırken, birbirinden çarpıcı ifadeler kullandı...

Kaptanlık ve oyun liderliği dışında Emre’ye takım içinde bizim görmediğimiz farklı görevler de yüklediniz mi?

Emre’nin doğal bir liderlik özelliği var. Antrenmanda bile kaybetmek istemiyor. Bu durum takımdaki herkese olumlu yansıyor. Türk futbolunun en yetenekli oyuncularından biri tanesi. Bir teknik adam olarak top onun ayağına geldiği zaman kulübede kendimi daha rahat hissediyorum. Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi futbolcuları arasında yer alıyor. Emre daha fazla sevilen, sayılan bir adam haline geldi. Burada sevgi var, iletişim var. Kavgayı bıraktı. Baskının yüksek olduğu yerlerde insan ister istemez duygularını dışa vurabiliyor. Aslında özünde duygusal bir çocuk. Burada sevgi çemberinin içinde. O da bundan son derece mutlu. İnsanların gözü önünde daha saygın bir hale geldi. Bu da bizi mutlu ediyor.

Peki oyuncu kalitesi olarak biraz daha açarsak...

Zamanında doğru yatırım yapılsaydı Real Madrid, Barcelona ve Bayern Münih’te uzun yıllar oynayabilirdi. Bence Inter’den sonra bir dünya devine gidebilirdi. Tabii kolay değil bir Türk oyuncusunun İtalya, İngiltere ve İspanya’da forma giymesi... Türkiye’nin iki büyük kulübünde oynaması, A Milli Takım’da senelerce görev yapması kolay işler değil. Avrupa kupalarında en fazla forma giyen Türk futbolcusu durumunda. Emre de o yıllarda duygularına hakim olamadığı zamanlar yaşamıştır.

Örneğin bugün Barcelona’da Rakitic’in yerine oynayamaz mıydı?

Bana göre oynardı, hem de fazlasıyla oynardı...

‘Advocaat gerçeği gördü’

Enerjisi yüksek bir teknik direktör ve basın toplantılarında her zaman gerçekleri dile getiriyor. Çok önemli tecrübelere sahip. Ben çok saygı duyuyorum. Sezon başına göre sistem ve oyun anlayışında yaptığı değişim son derece doğru. Yavaş yavaş yukarıya doğru tırmanan bir Fenerbahçe izliyoruz.

Abdullah Avcı’ya 18. hafta Fenerbahçe ile Ülker Stadı’nda oynayacakları kritik karşılaşmayı sorduk ama, “Kayserispor maçından sonra bakacağız!” yanıtını aldık.

Deneyimli hoca, Fenerbahçe ve Galatasaray’da son iki sezonda teknik anlamda yaşanan dalgalanmaları anlatırken çarpıcı tespitlerde bulundu. Avcı, “Fenerbahçe ile geçen sezon 32. hafta oynadık. Aynı hoca başka sistem. Lig maçına hazırlanırken Monaco maçını izledik aynı hoca farklı sistemle karşımıza çıktılar. Ligdeki maça başka hoca başka sistemle çıktılar. Tüm bunlar 2 ay içinde yaşandı” diye konuştu.

Fenerbahçe Teknik Direktörü Dick Advocaat için ayrı bir paragraf açan Abdullah Avcı şunları söyledi:

“Advocaat ligi ve oyuncuları tanıdı. 18. hafta ona göre oyuncular tercih edecek. Türkiye’de savunma yapmak ayıp bir şey gibi algılanıyor. Biz ikimiz şimdi güreş de yapsak, bilek güreşine bile tutuşsak savunma da yapmak zorundayız. Bence Advocaat bire bir gerçekleri gördü. Futbolda oyunun iki yönünü de oynamak zorundasınız. Fenerbahçe devamlı hücum oynayamaz. Zaten dünyada üç takım sayabilirsiniz. Onlar da hücumu doğru yaptıkları için savunmayı daha az yapıyorlar. Ama topu kaybettikleri zaman onlar da savunma yapmaya mecburlar. Advocaat’ın sezon başına göre sistem ve oyun anlayışında yaptığı değişim son derece doğru. Enerjisi yüksek, olumlu konuşan, basın toplantılarında net ifadelerle gerçekleri dile getiren bir teknik adam. Çok önemli tecrübelere sahip. Ben çok saygı duyuyorum. Oyunu da gerçeklere döndürmeye çalışıyor. Yavaş yavaş yukarıya doğru tırmanan bir Fenerbahçe takımı izliyoruz.”

‘Cengiz 2-3 seneye gidebilir’

Altınordu’dan transfer ettikleri 18 yaşındaki Cengiz Ünder’in sezonun ilk yarısında 21 maça çıktığına vurgu yapan Avcı, “Cengiz’in çabuk yol alacağına inanıyordum. Sezon başında Visca’ya teklif gelince, başkanımız, ‘Ne yapacağız hocam?’ dedi. Ben de, ‘Verebilirsin, Cengiz’i 6 ay önce çekeriz’ dedim. Çünkü daha ilk antrenmanda oyuncu grubuna kendini kabul ettirdi. Topu kolay kaybetmemesi, kazanmak için gösterdiği mücadele takdir topladı” dedi. Başarılı hoca, Cengiz’in gelişime açık olduğunu da belirterek, “Vizyonunu, kültürünü ve yaşam kalitesini yükselterek sahada daha rahat hareket etmesini sağlayacağız. 2-3 sene sonra onu yurt dışına göndermeyi hedefliyoruz” diye konuştu.

Egemen yorumu

“Egemen Korkmaz, A Milli Takım’dan benim oyuncum. Lig gibi kupa da bizim için önemli bir hedef. Rekabeti artırmak, kaliteyi yükseltmek için Egemen’i almak istedik. Üç stoperim olduğu için ilk devre sıkıntı yaşadığımızda savunmada orta sahadan oyuncu kullandım. Egemen hem karakterli hem iyi profesyonel hem de iyi futbolcu. Savunmaya tatlı bir rekabet getirecek.”

Babel’e teşekkür

Beşiktaş’ın yeni transferi Ryan Babel’in, “Şampiyonluk yarışında en büyük rakip olarak Başakşehir’i görüyorum. Çünkü ligin lideri onlar” sözlerini değerlendiren Abdullah Avcı, “Babel’e teşekkür ederiz. Bu soruyu soranların bilinç altında Başakşehir yok ama Babel fotoğrafı ortaya koymuş” dedi.

‘Sen inşaat işine girmişsin hocam!’

Abdullah Avcı’ya, “Futbol sözlüğüne, ‘kazanma duygusu’, ‘geçiş oyunu’, ‘kaymalar’ gibi yeni tabirler kazandırdınız, devamı gelecek mi?” diye sorunca cevabını bir hatırasıyla birlikte verdi: “Bizim bir yöneticimiz var, çok kaliteli bir insan, inşaat işleri yapıyor. Bazen bize de kulak misafiri oluyor. Bir keresinde, ‘Hocam bu kaymalar falan nasıl oluyor ben anlamıyorum’ dedi. Sahada kullandığım tabirleri anlattım, ‘Buraya havuz diyorum, burası kaymalar, burası bloklar arası, burası koridor’ dedim. Yöneticimiz, ‘Ayıp ediyorsun hocam sen inşaat işine girmişsin! Beni mi kandırıyorsun’ diye espri yapmıştı.”

‘İrfan Can özel oyuncu’

Abdullah Avcı, Gençlerbirliği’nden transfer ettikleri İrfan Can Kahveci’den çok umutlu olduklarını açıkladı: “Kulübümüz fedakârlık yaptı ve İrfan’ı aldık. Kulüp tarihinin en yüksek bonservisini ödedik. Sezon başında toplam 1 milyon 400 bin euro harcamıştık. İrfan için tek başına 1 milyon 750 bin euro ödenecek. İrfan Can hem Mossoro’yu itecek hem Emre’nin yerinde oynayabilecek hem de kenar oynayabilecek bir futbolcu. Set oyunu oynarsak dar alanda problem çözebilecek kalitede. İrfan Can’ı her üç pozisyonda da kullanmak istiyoruz. O özel bir oyuncu. Hem hazırlayacağız hem oynatacağız hem de bu rekabetin içine sokacağız.”

Abdullah Avcı, futbolcularını baskı altına almamak adına “şampiyonluk” kelimesini kullanmamaya dikkat ediyor, geleceğe umutla bakıyor. (Milliyet)

Yerel Seçim 2024


Takım
O
Av
P

En Çok Aranan Haberler