SPOR

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

'Korkaklar Galatasaray'da hocalık yapamaz'

Kasımpaşa'yı deplasmanda 2-1 yenen Galatasaray, spor yazarlarından geçer not alamadı... Özellikle Riekerink'e gösterilen tepkilerden oyuncular da nasibini aldı.

Spor Toto Süper Lig'de Kasımpaşa-Galatasaray mücadelesini spor yazarları değerlendirdi. İşte o yazılar...

GÖREVDEN ALIRDIM (SERHAT ULUEREN)

Kasımpaşa maçından sonra görevden alırdım Riekerink ve yardımcılarını. Çünkü ciddi bir skandaldır dünkü maç G.Saray adına. Maçı izleyemeyenler Yasin, Podolski ve Sneijder’in 89. dakika ve uzatmalarda çıktığını duyunca G.Saray’ın farkı kaçırdığını düşünebilir. Ama hiç de öyle olmadı.

Galatasaray, kazandı kazanmasına ama 10 kişilik rakibe, üstelik penaltı kaçırmış Kasımpaşa’ya bu kadar mahkum oynadığı, net pozisyona giremediği ve de kalesinde pozisyon gördüğü için Riekerink denen adama daha fazla tahammül göstermem ve biletini keserim.

Futbol ve taktik olarak G.Saray yine sınıfta kaldı. Önce Adem’e, sonra Mete Kalkavan’a ve bir defa daha Muslera’ya dua etmelidir diğer oyuncular ve Riekerink.

MUSLERA'NIN ELLERİ (HAKAN ÜNSAL)

Ligin pas kralı takımına karşı erken gol yemek Kasımpaşa için maçın sonunun erken gelmesi demekti. Zaten topla oynama becerisi yüksek olan G.Saray, rakip alanda da rahat oynayıp rahatsız edilmeyince, ilk yarıyı istediği gibi tamamladı. İlk yarım saatlik bölümdeki oyun ile Galatasaray’ın kaybetmesi, Kasımpaşa’nın ise kazanması mümkün değildi. Tek ihtimal, G.Saray’ın ikinci yarılardaki garip oyun düşüşleri ve defansın yapacağı hatalardı. Nitekim o hataları da yaptı zaten.

Asıl enteresan olan Riekerink’in eksik rakibe karşı tutumuydu. Eksik Kasımpaşa’ya karşı hücumcu sayısını artırıp farka gideceğine, maçı oyuncu değiştirmeden bitirecekti. Eren ve Josue’yi niye oyuna aldı onu da anlamadım. Galiba son dakikaları oyuncu değişikliği ile geçirip maçı bu skorla bitirmek istedi. Ne diyeyim, birisi bu takımın Galatasaray olduğunu Riekerink’e hatırlatması lazım.

Kendini fazla kasmadan paşalar gibi galibiyet alacağı maçtı Galatasaray için. Daha maçın başında golü bulan, ikinci yarıda rakibi 10 kişi kalan ve atılan oyuncusu defans olan bir rakibe karşı pozisyon vermek, penaltı attırmak da ancak Galatasaray’a has bir durum olsa gerek. Muslera’nın olmadığı bir Galatasaray düşünemiyorum. Muslera’sız Galatasaray herhalde sıralamada 2-3 sıra düşerdi.

RIEKERINK İLE OLMAZ (OSMAN ŞENHER)

Dokuz puanlık vurgun ve Kasımpaşa galibiyeti kimseyi yanıltmasın. Galatasaray, bu hocası Riekerink ile hiçbir yere gidemez. Başakşehir ile 5, Beşiktaş ile 3 puan fark var. Yani sarı-kırmızılılar bu şampiyonluk yarışının hala içinde... Ama futbolcusundan korkan, rakibinden korkan, 88. dakikadan sonra vakit geçirmek için üç futbolcu değiştiren bir hocayla Galatasaray’ın geleceği olamaz.

Gayet iyi niyetle söylüyorum; Riekerink alt yapı hocası... Büyük Galatasaray’ın alt yapısında çalışabilir. Ama şampiyonluğa oynayan bir takımda kesinlikle hocalık yapmamalı...

Korkaklar Galatasaray’da teknik direktörlük yapamaz. İki, iki daha dört... Galatasaray Yönetimi, Riekerink’te ısrar ederse bu takım şampiyonluk yarışının içinde kalamaz. Size yemin ediyorum Riekerink, Podolski’den de Selçuk’tan da korkuyor, “Ben bu oyuncuları dışarı alırsam bana kulübede tepki verirler” diyor.

SIFIR PUANLIK OYUN (ERMAN TOROĞLU)

Dokuz puanlık maça çıkıyorsun sıfır puanlık futbol oynuyorsun. Hasbelkader futbol oynamadığın maçta 2-1 öne geçiyorsun futbolcuların bazıları 60-65'ten sonra sahada yürüyor ve sen teknik direktör olarak oyuncu değişikliğini 85'ten sonra yapıyorsun. Hani sahada tıkır tıkır bir takım olur da "Yahu kardeşim şimdi kimi çıkarayım da yerine kimi sokayım, tempoyu bozayım" dersin. Kimi dışarı alsan kimse "Niye aldın?" demez. Muslera hariç. Zaten yine maçı o kurtardı. İnsan istiyor ki "Şunu çok güzel yaptılar, bunu çok güzel yaptılar" desin. Ben de şöyle yağlandıra ballandıra biraz pompa yapayım malı köpürteyim.

Kasımpaşa ikinci yarının başında Serdar ve Sabri'nin hatasında rakip Edouk ile beraberlik golünü buldu. Hemen ardından deplasmanlarda attığı kritik gollere bir yenisini ekleyen Bruma skoru 2-1 yaptı. Ama oyun ve mücadele gücüne bakıldığında sahada vasatı aşamayan, alınacak üç puanın öneminin farkında olamayan oyuncular topluluğu vardı. Galatasaraylı oyuncular topsuz oyunda hiç yoktular. O kadar ki rakip sanki 11 kişiymiş gibi oynuyordu..

Maçta Galatasaray'ın attığı iki tane güzel gol var. Yapılışı ve atılışı güzel. Biri Podolski- Sneijder verkaçı. Diğeri Carole'ün Bruma'ya verdiği süper bir asist. Yalnız şunu söyleyebilirim Bruma'nın bu pozisyonda attığı gol kolay kolay atılacak bir gol değil. Bu kadar çabuk stop ve vuruş ve de topun gittiği yer. Galatasaray bir gol yiyor, evlere şenlik. Serdar rahat kafa vuracağı topa zamanlaması yanlış çıkınca kaybediyor. Arka tarafına Sabri giriyor, o da saçma sapan bir iş yapıyor. Bakın arkadaşlar şunu iyi bilin defans bu, adı üstünde... Defans dediğin zaman bunun karşılığı ve tehlike olacak topu defetmekten geliyor. Ama önce Serdar inceliyor sonra Sabri dikiş iğnesi olmak istiyor incelmekten. Sonra da yorgan iğnesi gibi golü yiyorlar.

Hakemlerin tutumuna baktığımda benim aklım biraz karışıyor. Herhalde Üç Büyük takım bu şampiyonluk potasından uzaklaştırılmayacaklar gibi geliyor bana. Aralarına bir de mavi boncuk Medipol Başakşehir'i sokacaklar. Bu böyle gidecek. Futbol oynanmayan bir ülkede hiç olmazsa heyecan olsun diyorlar mı? Acabaaaaaa. Artık Türkiye'de bazı şeyler bana sürpriz gelmiyor.

TIRNAKLARINI YİYEREK İZLEMİŞLERDİR (LEVENT TÜZEMEN)

Balık baştan kokarmış; Riekerink başta olmak üzere Galatasaraylı oyuncular Kasımpaşa'ya karşı "9 puanlık maça çıkıyoruz. Kazanmak için Bursa maçındaki gibi mücadele etmeliyiz" ciddiyetinde değildi. Oyuna golle başlamak çok önemlidir. Galatasaray, Podolski ile golü erken bulduktan sonra anlamsızca "1-0'ın üzerine yatalım" moduna girdi. Galatasaraylı oyuncular o kadar ciddiyetsizdi ki; tribündekiler dahil evlerinde tv başındaki Galatasaraylılar herhalde maçı öfkeyle tırnaklarını yiyerek izlemişlerdir.

Galatasaray zorlandı, kötü oynadı ama yine de kazanmasını bildi. Fırsatı kaçırmadı. Zirve mücadelesinde Fenerbahçe’nin önüne geçti. Başakşehir, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin ikişer puan kaybettiği haftada 3 puan kazanıyorsanız, herkes tabelaya bakar. Maç içinde yaşadığınız macera kimsenin umurunda değildir.

Sorumluluktan kaçan bu ürkek anlayış, oyunun akışını bozdu. İştahlanan takım, ev sahibi Kasımpaşa oldu. Orada da gariplik, santrfor Adem Büyük’ün içinde yer almadığı, ortak olmadığı hücum oyununda görüldü. Başroldeki oyuncu Tunay Torun’du. Baskılı oynayan arkadaşlarının yanında oyunu kuran, pozisyonu oluşturan sakin güç olarak dikkati çekti. Andre Castro, Sadiku, Edouk, Galatasaray için maçı zorlaştıran adamlardı.

MORALSİZLİĞE MERHEM (MURAT ÖZBOSTAN)

G.Saray'ın ayağına büyük bir fırsat gelmişti maç öncesi... F.Bahçe-Beşiktaş derbisinde sarı-kırmızılılar için ideal senaryo gerçekleşip berabere bitti, üzerine Başakşehir'in Antalya'ya takılması kritikti. Çok eleştirilen, yerden yere vurulan bir takım için 3 puan çok önemliydi. Buna karşın iyi futbolun yanından geçmeyen, dengesiz bir oyuna karşın tabela, şansın da yardımıyla geldi. Şans diyorum çünkü Bruma'nın attığı golde, Carole'un pasını stop edip zor pozisyonda yaptığı vuruşta şansın yardımı vardı. Hadi gol tamam, 10 kişi kalmış Kasımpaşa'ya penaltı hediye etmek işin ekstrası oldu. Adem Büyük'ün belki de kariyerinin en kötü penaltı atışını yapması ve Muslera faktörü altın değerindeki 2 puanı Galatasaray hanesinde tuttu. Tabela umut verir. Son haftalardaki moralsizliğe merhem sürmek önemli...

GÖZÜ KARA BAŞLADI (OĞUZ DİZER)

Galatasaray kendinden emin, 9/10 Kasımpaşa gözü kara başladı. Sarı Kırmızılı ekip mükemmel pas yapıyor, ev sahibi kalabalık çıkıyor. Aslında dikkat çeken şu iki tarafta kim hücuma çıkarsa, üzerine gelene fazla rahatsızlık vermiyor! Bir ara Galatasaraylılar pas yapa yapa, Kasımpaşalılar da onlara baka baka, Nevizade’ye gidip 2’şer tek atıp acaba geri mi dönecekler diye düşündüm valla! Çünkü dakika 6’da Podolski-Sneijder adeta Noel alışverişi tadında bir operasyon yaptı ve konuk 1-0 öne geçti. Podolski’nin şık golü sonrası poşetleri taşıyan hep konuk oldu ama daha çok şut atan ve yürek hoplatan da ev sahibi. Bir enteresan oyundu yani!

Hele hele Yasin’in 46’da taraftarı 46 buçuk ettiği bir pozisyon var ki, sormayın yani! EGO’suna esir oldu, kaleye vurdu. Portekizli ilk yarı Sabri ikinci yarı Yasin’e bağırdı durdu ‘I’m not Khasım Pasha, Real Bruma Pasha’ ama anlamadı ne Yasin ne de Sabri, çocuk boşuna tepindi. 53’te Edu vaziyeti 1-1 yapınca cümle Galatasaraylılar tepindi! Carole çok çok iyi üretimler yaptığı geceyi bir de şahane asistle süsledi ve Bruma 59’da 2’ledi. Eğer Kasımpaşa hücuma çıktığı gibi bir de gol atmayı becerebilse, kalede de Muslera olmasa, harbi yandı gülüm keten helva. 78’de Balta’nın sapı değil ama eli-kolu devreye girdi ve gecenin ayazıyla müsemma ‘buz’ gibi bir penaltı! Adem Büyük geldi ama Muslera daha da büyük geldi ve penaltıyı kurtardı. Galatasaray’da hem geceyi, hem Riekerink’i, hem de 3 puanı kurtardı. Zirveye asılı kaldı, 9/10 Kasımpaşa yaradı yani... Hayırlısı...

KİM DAHA AZ KÖTÜ (SERKAN KORKMAZ)

Galatasaray bir şekilde hâlâ zirvede… Peki; Galatasaray'a 'iyi yolda' demek mümkün mü? Gerçi; Beşiktaş ve Fenerbahçe için de, farklı gerekçelerle aynı soru yöneltilebilir, o ayrı bir yazı konusu. Yazının adı da; "Kim daha az kötü?" olurdu şüphesiz. "Bizim takım daha az borçlu'', "Biz transferde daha az kazıklandık", "Biz Avrupa'dan daha geç elendik'', "Bizim alt yapımızın zemini daha iyi" ve benzeri tuhaf cümleleri olan ezeli rekabetlerimizden de bu beklenirdi zaten. Haydi şimdi haftanın bu ilk iş gününde, işte, okulda, metrobüste bunu tartışalım; "hangimiz daha az kötü oynuyor?'' Galatasaray kötü oynuyor, kötü yönetiliyor. Galatasaraylı futbolcular kendi kaderleriyle baş başa. Onlar isterse (örnek; Bursaspor maçı) ancak bir şeyler oluyor..

Sonuçta; kim daha az kötüyse o şampiyon olacak bu sezon. Özetle, Galatasaray taraftarı kötü futbola üzülmesin, bu ortamda Galatasaray sezon sonuna kadar kovalayacak şampiyonluğu. 2016-17 sezonunun şampiyonluğunu (şu an için) en çok hak eden takımın Medipol Başakşehir olması başlı başına bir tez konusu. "En büyük biziz" körlüğü içindeki tüm büyük takımlarımıza güzel bir tokat olur doğrusu. Umarım spor endüstrisinin akademisyenlerinden bazıları bu konuyu dert ediniyordur. Kısa kısa bir iki cümle söylemek zorundaysam. Dün akşamki maçta, Galatasaray'da sahanın en iyileri Lionel Carole ile Wesley Sneijder'di. Tolga Ciğerci'nin yokluğu büyük sıkıntı. Eren Derdiyok bence yedek beklemez.

ÜRETKENLİK YOK (EVREN TURHAN)

Üstündeki rakiplerinin tek tek puan kaybettiği bu haftada Galatasaray alacağı üç puanla haftanın kazananı olmak istiyordu. Aynı zamanda zirve yarışında oynadığı kötü futbola rağmen varolabilmek adına önemli bir maçtı. Riekerink'in kupa maçındaki laubali ve kötü oyunları nedeniyle Sinan ve Chedjou'yu kadroya almayışı çok doğruydu. Yasin ve Bruma'nın sıfıra inmeyip kenar organizasyonlarını çok iyi yapamamaları nedeniyle Eren'i oynatmayıp, orta alandan etkili bindirmelerle Podolski'ye daha uygun olan eski sistemi devam ettiren Riekerink bu gidişle böyle devam edecek. Oyunun 6. dakikasında Sneijder'le paslaşarak skoru 1-0 a getiren Podolski'nin golü G.Saray'ın oyuna istekli başlangıcının sonucuydu. Ancak Sabri ve Carole hiç öne çıkmayıp erken gelen golün de etkisiyle sürekli yan pas-geri pas yapınca tempo bir anda düştü. Yasin Podolski ve Bruma üçlüsü rakip defansın arkasına koşu yapmayınca üretkenlik yine yok oldu...

Başkan Dursun Özbek, Alp Yalman ve Levent Nazifoğlu bu takıma transfer yapmadan önce kaybolan Galatasaray ruhunu geri getirsinler. Kazanılan üç puan Allah'ın Galatasaray'a "Yürü ya kulum" hediyesidir. Podolski'nin yorulduğu, Sneijder'in koşmaktan dilinin çıktığı, savunmanın ve göbeğin delindiği anlarda oyuna müdahale etmeyip, son 5 dakikada Linnes, Eren ve Josue'yi oyuna almanın nedenini yönetim Riekerink'e mutlaka sormalıdır. Ne yazık ki; Riekerink kenarda "manken çelinç" gibi duruyor.

BU GALATASARAY'A OYNAMAK İSTERDİM (RIDVAN DİLMEN)

Bugün öyle bir fırsat var ki bayıltır rakibini diyorsun. Hedef ne, 3 puan? Aldı mı, aldı. Fenerbahçe'yi geçti. Sonuç bu... Oynanan oyuna bakarsak ise artı ve eksilerine bakarak konuşmak lazım... Müthiş bir artısı var, bir o kadar da yarın bir gün ortaya çıkabilecek zafiyetleri var. Temassız oynuyorlar. Ben forvet oyuncusuydum, bu Galatasaray'a karşı oynamayı çok isterdim. Her rakip oyuncu ile en az 1 metre mesafesi var Galatasaraylı oyuncuların... Alır dönersin.

Galatasaray ikinci bölgede pas yapıyor, güzel ama ön taraftaki oyuncularla kopuk. Önde baskılı olduğu zaman baskı yapıyorlar, golü buluyorlar. Maçın başında da böyleydi ama mesafe bir açılıyor, orta alan neredeyse bomboş. Selçuk ve De Jong'la birlikte 7 oyuncu geride, Bruma-Sneijder-Yasin-Podolski dörtlüsü önde... Aradaki boşluk öyle ki Adem alıyor topu, dönüyor. Bir bakıyor, "Aa bir sürü seçenek var" diyor. Türkiye'nin en çok pas yapan takımı ama az pozisyona giriyor. Rakibi de oynatıyor. Bu nasıl olacak? Top sende kalırken üretemiyorsun, kolay da pozisyon veriyorsun. Temassız oynatıyorsun çünkü, çok rahat rakipler. Örneğin Bursaspor karşısında iki farklı geriye düşebilirlerdi

Asıl enteresan olan Riekerink’in eksik rakibe karşı tutumuydu. Eksik Kasımpaşa’ya karşı hücumcu sayısını artırıp farka gideceğine, maçı oyuncu değiştirmeden bitirecekti. Eren ve Josue’yi niye oyuna aldı onu da anlamadım. Galiba son dakikaları oyuncu değişikliği ile geçirip maçı bu skorla bitirmek istedi. Ne diyeyim, birisi bu takımın Galatasaray olduğunu Riekerink’e hatırlatması lazım.

Kendini fazla kasmadan paşalar gibi galibiyet alacağı maçtı Galatasaray için. Daha maçın başında golü bulan, ikinci yarıda rakibi 10 kişi kalan ve atılan oyuncusu defans olan bir rakibe karşı pozisyon vermek, penaltı attırmak da ancak Galatasaray’a has bir durum olsa gerek. Muslera’nın olmadığı bir Galatasaray düşünemiyorum. Muslera’sız Galatasaray herhalde sıralamada 2-3 sıra düşerdi.

HAKSIZLIK ETMEMİŞİM (MEHMET DEMİRKOL)

Fenerbahçe-Beşiktaş maçını seyrederken aklıma gelen soruyu dünkü yazımda yazmıştım: Takımı, Kadıköy’de Fenerbahçe ceza sahasında sadece 2 kez topla buluşabilen Riekerink’e acaba haksızlık mı ettik? Açık söylemek gerekirse Kasımpaşa deplasmanında Galatasaray’ı seyrederken bunun böyle olmadığını gördüm. Özellikle rakibin 10 kişi kaldığı 74. dakikadan sonra sürekli arkaya adam kaçırıp -bence hatalı bir karar olsa da- penaltı dahil 4 kez rakibe şans veren Galatasaray savunmasını gördükten sonra... Galatasaray’ın elindeki kadro bu puan durumunu oluşturan temel etken. Bunu 2 devrenin 15’er dakikalarında oynanan oyunda görmek mümkün. Orta saha ve savunma ekstra çabayla bu bölümlerde baskı yaptı. Oyunu öne yıktı. Dönenleri topladı. Bu istenen oyun. Çünkü pas oyunu ancak bunu yaparsanız meyve verir.

Abartarak söylüyorum Yasin’i orta sahaya çekip Sneijder’i sola atmak bile bir çözüm olabilir. Ancak tabii orta sahayı Selçuk-De Jong-Tolga/Josue’den teşekkül etmek çok daha doğru olabilir. Kadro yapmak benim işim değil kuşkusuz. Ancak Galatasaray rakiplerine orta sahada bu kadar kolay oynama imkanı vermeye devam ederse elindeki bu kadronun hakkını verememiş olacak. Fenerbahçe ve Beşiktaş Avrupa trafiğindeyken Galatasaray’ın çok daha iyisini yapması lazımdı. Gelinen noktada kadro gücüyle Galatasaray hala şampiyonluğun en güçlü adaylarından. Riekerink orta saha sorununu çözmesi halinde bu adaylığı daha da öteye geçirmek hiç zor değil. Galatasaray’ın kadrosu güçlü. İhtiyacı olan güçlü bir oyun.

Canlı Skor


Takım
O
Av
P

En Çok Aranan Haberler