SPOR

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

KAZAYI ANLATTI! Ömer Toprak'ın futbol hayatı bitebilirdi!

Almanya Bundesliga ekiplerinden Bayer Leverkusen'de forma giyen milli futbolcu Ömer Toprak, 20 yaşındayken geçirdiği kazayı anlattı. Ömer, basının geri döneceğine inanmadığını ancak bunu başarmak için elinden geleni yaptığını ifade etti.

Mücadelesiyle dimdik ayakta kaldı, tekniğiyle A milli takıma kadar yükseldi. Henüz 22 yaşında ama başından geçenler onu yaşlanmadan olgunlaştırdı. Karşınızda Ömer Toprak…

"Vücudumu alevler kapladı"

“Bazen hobi olarak arkadaşlarımla karting yarışı yapardık. 9 Haziran 2009 günü yine hep birlikte şehre 10 km mesafedeki go-kart pistine gittik. Önce sıralama turu attık. Ben ikinci sırada yer alıyordum. Yarış başladı. Bir süre sonra önümde yer alan arkadaşımın iyi viraj alamadığını gördüm ve geçmek için pozisyon aldım. Arkadaşımın aracının tekerleri dışarı doğru yönlenmişti. Ben de virajın iç tarafına kat ettim. O anda arkadaşım pistin dışına doğru gitti ve yandaki emniyet lastiklerine çarpıp geri döndü. Dönüşünde aracı benim aracımın deposuna çarptı. Depo patladı ve içindeki petrol üzerime döküldü. Patlamayı görür görmez frene bastım. Basmamla beraber bir anda vücudumu alevler kapladı. Anlık bir refleksle hemen kendimi yere attım. Bir süre yerde yuvarlandım. Galiba bunu izlediğim bir filmde görmüştüm. Sonra arkadaşlarım geldi ve beni soymaya çalıştı. En sonunda orada çalışan personel battaniyeyle gelip alevleri söndürdü.”

Herkes peşindeydi

Ömer Toprak’ın FourFourTwo’ya anlattığı bu hikâyeyle birlikte genç stoperin hayatı bir anda kabusa döndü. Oysa karting kazasından daha iki gün önce Kicker dergisi onu Almanya’nın en fazla gelecek vaat eden stoperlerinden biri olarak gösteriyordu. “19 yaşındaki futbolcu, sakin, kontrollü oyunu ve hızıyla sezonun en iyi stoperiydi” diye yazıyordu Kicker. 2008-09 sezonunu dört gol ve bir asistle tamamlayan Ömer, Freiburg’un sezon sonunda Bundesliga 2’den Bundesliga 1’e yükselişinin başrol oyuncularından biriydi. Almanya’nın unutulmaz stoperi Jürgen Kohler onun için “Son yıllarda alt yaş kategorilerinde gördüğüm stoperlerin en iyisi” diyordu. Leverkusen ve Hoffenheim, Ömer Toprak’ı transfer etmek için girişimlerde bulunuyordu.

"Zavallı Ömer"

Ömer bir yandan da o sırada Horst Hrubesch önderliğindeki Almanya U-19 Milli Takımı’nda forma giyiyordu. “Zavallı Ömer” diyordu Hrubesch kazayı yorumlarken. Freiburg’taki ve Almanya U-19 Milli Takımı’ndaki performansıyla, 2010 yılında yapılacak U-20 turnuvasında Almanya forması giymesine kesin gözüyle bakılıyordu. Bu kaza, her şeyi berbat etmişti.

Ama Ömer’in hikâyesi asıl bundan sonra başladı. Yoğun bakımda üç gün, hastanedeyse iki ay kalan Ömer, medyada yer alan “Bir daha futbol oynamayacak” haberlerine inat hastaneden taburcu oldu, önce tek başına, ardından takımla birlikte antrenmanlara başladı. Freiburg’la Bundesliga sahnesine çıktığındaysa kazanın üzerinden yalnızca yedi ay geçmişti. Sezon bitti, ligi ikinci sıradan bitiren Leverkusen’e transfer oldu ve Şampiyonlar Ligi’nde forma giydi. Son olarak Türkiye A Milli Takımı’na çağırıldı, Zagreb’de Hırvatistan karşısında ilk kez milli oldu. Her şey çok hızlı gelişti. Ömer, bir anda kendini mucizevi bir geri dönüş hikâyesinin kahramanı olarak buluverdi.

“Her yerimden kablolar geçiyordu. Sinyal sesleri duyuyordum”
“Olayın başından sonuna kadar her şeyi hatırlıyorum. Şok altında olduğum için her şey hızlı geçti. Ama alevler söndükten sonra ambulansı beklerken 10 dakikalık süre bana yarım saat gibi geldi. Hiç zaman geçmiyormuş gibi hissettim. Ambulansa bindirdiler ve ‘Adın ne?’, ‘Nerede olduğunu biliyor musun?’ gibi sorularla şuurumun açık olup olmadığını kontrol ettiler. Sonra acil serviste uyandım” sözleriyle anlatıyor Ömer Toprak kazanın hemen sonrasını. “Yemek yaparken kaynar su sıçrasa bile insanın canı yanar. Ama petrolle yanmak elbette çok daha fazla acı veriyor. Doktorların söylediğine göre petrol en hızlı yanan maddelerden biriymiş.” Petrol, Ömer’in bacaklarına ve sağ arka tarafına sıçramıştı. Önce üzerindeki kıyafetler yandı, ardından da cildi…

"Ayaklarının üstünde durması zaman alacak"

Ömer narkozun etkisi altındayken helikopterle ilk tedavinin yapıldığı hastaneden başka bir hastaneye nakledilmişti. O sırada Freiburg başkanı Achim Stocker’den gelen açıklamayla herkes şok oldu. “Ayaklarının üzerinde durması bile birkaç ayı bulacak. Önceliğimiz futbol değil” diyordu Stocker. Bu demecin etkisiyle basın her seferinde Ömer’in bir daha futbola dönmesinin çok zor olduğunu yazdı.

Ömer Toprak uyanınca bir süre nerede olduğunu düşündü. Sonrasını kendisi anlatıyor: “Her yerimden kablolar geçiyordu. Sinyal sesleri duyuyordum. İlk birkaç gün futbol hiç aklıma gelmedi. İnsan önce canını düşünüyor. Kafamdan geçen ilk şey iyileşmekti.”

İki buçuk hafta boyunca yoğun bakımda kaldı; 10 gün boyunca sırtüstü yatmak zorundaydı. İki ay da hastanede kalması gerekiyordu. Bu süre içinde tam yedi operasyon geçirdi. “Sporcu olduğum için hareketsiz kalmak benim için çok zordu. Sadece yatarak zaman geçmiyordu. Ailem olmasaydı bu süreçte bunalıma girerdim. Tabii insan bazen agresif oluyor. Bazen canı hiçbir şey istemiyor. Elbette hastanede yatmak güzel bir şey değil. Bu kötü olaylara rağmen ailem sayesinde her şeye pozitif bakabildim.”

"Ömer'e yapabileceğimiz tek şey moral vermekti"

Ömer’in ağabeyi Faruk Toprak da Almanya’ya Sivas’tan göç eden ailesinin ona nasıl destek olduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Ömer’e karşı pozitif enerji vermemiz çok önemliydi. Önce iyileşeceğine kendimiz inandık ve öyle yanına gittik. Çünkü her şey Ömer’e bağlıydı. En önemlisi onun psikolojik durumuydu. Biz doktor değiliz. Onu tıbbi olarak iyi edemeyeceğimize göre yapabileceğimiz tek şey moral vermekti. Biz de onu yaptık. Hiçbir zaman moralimizin bozuk olduğunu hissettirmedik”

"Adıma site açtılar"

Ailesiyle birlikte yardımına koşan başkaları da vardı. Freiburg’daki hocası Robin Dutt ikinci gün yanındaydı. Ayrıca TFF’den Erdal Keser, Almanya Futbol Federasyonu yetkilileri, Nuri Şahin, Hamit ve Halil Altıntop ya ziyaretine gittiler ya da telefon ettiler. Ayrıca onun adına bir internet sitesi açıldı ve bu sitede binlerce insan Ömer’e geçmiş olsun dileklerini ileten mesajlar yağdırdı. “Abim, adıma açılan sitede yazılanların çıktısını alıp bana getiriyordu. Bu kâğıtları okudum ve okurken kendimi çok iyi hissettim. O kadar insanın iyileşmemi istemesi bana büyük güç verdi.”

“Kimse bana olacak demedi, olmayacak da demedi. Ama ben olacağına ilk günden itibaren inandım”
Doktorlar daha önce böyle bir vakayla karşılaşmadıkları için Ömer’in futbol oynayıp oynayamacağıyla ilgili bir şey söyleyemiyordu. Ömer’in ağabeyi Faruk Toprak, kaza gecesi doktora şöyle sordu:

– Futbol oynayabilecek mi?
– Şimdi futbolu düşünmeyin. Önce buradan taburcu etmeye bakalım.

Ama doktor, Ömer’in geleceği parlak bir profesyonel futbolcu olduğunu öğrenince onunla daha yakından ilgilenmeye başladı. Ayrıca Ömer’in sporcu oluşu, iyileşme sürecini de olumlu yönde etkiliyordu.

"Ben ilk günden inandım"

Aradan zaman geçmesine rağmen Ömer’in futbola dönüp dönemeyeceği hâlâ belli değildi. “Kimse bana olacak demedi ama olmayacak da demedi. Ama ben olacağına ilk günden itibaren inandım.” Ve hastaneden taburcu olduğu gibi antrenman sahasının yolunu tuttu Ömer. Ailesinin “Evde biraz dinlensen” talebini geri çevirdi. Medyadaki “futbola dönemez” haberlerini bir an önce haksız çıkarmak istiyordu. “Futbol için hızlıca rehabilitasyona başlamak istediyordum. Çok hırslıydım. Medya ‘Ömer bir daha futbol oynayamayacak’ yazmıştı. Bu beni çok sinirlendirdi. Maalesef hiçbir şey bilmeden çeşitli iddialarda bulundular. Bu süreçte Freiburg kulübü çok yardımcı oldu. Her türlü imkânı sağladılar. Bir hoca benimle özel olarak ilgilendi, birlikte antrenmanlar yaptık.”

Bir yandan da takım arkadaşlarının Bundesliga’da yaptığı maçları izliyordu. “Onları izlerken insan acı çekiyor. Top oynayamıyorsun. Küçüklükten beri hayalim Bundesliga’da oynamaktı. Tam çıkmıştık ama oynayamıyordum.”

Bu süre zarfında çok çalıştı. Kuzeni, takım ve ev arkadaşı Rahman Soyudoğru anlatıyor: “Antrenmanlara ilk çıktığında performansının çok çok uzağındaydı. Önce fizyoterapi, ardından takımla antrenmanlara çıkınca yavaş yavaş düzeldi. Doktorlar oynayamaz derken, Ömer kısa sürede futbol oynamaya başladı. İnanılmazdı.”

16 Ocak 2010 günü olayın üzerinden yedi ay geçmişti. Artık hazırdı. Freiburg’un Hamburg deplasmanında Robin Dutt onu 65’inci dakikada Abdessadki’nin yerine oyuna aldı. “Sahaya girince tüylerim ürperdi. Maçı 2-0 kaybettik ama benim için harika bir gündü” sözleriyle anlatıyor Ömer. Robin Dutt ise maçın ardından “Sanki hiç futbola ara vermemiş gibi oynadı” yorumunu yapmıştı. Ve ligin kalan maçlarının çoğunda onu ilk 11 oynattı.

2010-11 sezonunda sergilediği performansla artık temelli iyileştiğini ve futbolunu geliştimeye devam ettiğini ispatladı. Nihayet bu sezonun başında da hocasıyla birlikte Leverkusen’in yolunu tuttu. Sezon başladığından beri ligde ve Şampiyonlar Ligi’nde hasta olduğu bir maç dışında tüm maçlarda forma şansı buldu. Son olarak Guus Hiddink onu Almanya, Azerbaycan ve Hırvatistan maçları için aday kadroya dahil etti. Ömer için her şey rüya gibiydi. “Çocukluk hayallerim gerçekleşti. Bundesliga’dayım, şampiyonluğa oynayan bir takımdayım, Şampiyonar Ligi’nde forma giyiyorum ve A milli takıma seçildim. Küçükken bana biri bunları vaat etse hiç düşünmeden altına imzamı atardım.”

“Bir kazanın böyle bir sonuca yol açması bana normal gelmiyor”
Artık kaza anı Ömer’in rüyalarına girmiyor. Her şeyi geride bıraktı. Kariyerinin hiçbir şey olmamış gibi yükselişine devam etmesi şüphesiz onun işini epey kolaylaştırdı. Tabii bu yaşadıkları davranışlarında da bazı değişikliklere neden oldu. “Kazadan sonra pozitif düşünen biri oldum diyebilirim. Mesela eskiden küçük sakatlıklar bile psikolojimi bozardı. Şimdi küçük bir sakatlık geçirsem umrumda bile değil. Birçoklarının negatif baktığı şeylere artık pozitif bakıyorum. Kaza bana bunu öğretti” diyor Ömer. Ağabeyi Faruk Toprak da Ömer’in daha soğukkanlı biri haline geldiğini söylüyor: “Artık medyadan gelen eleştirilere fazla kafayı takmıyor. Kazadan sonra Freiburg’da üç, dört maç hata yaptı ve bu hatalar gole sebep oldu. Basın eleştiri yağmuruna tuttu. Ama bunlar karşısında soğukkanlılığını korudu.”

Bir de ortaya çıkan mücadeleci yanını anlatıyor: “Kazaya kadar bu hayatta Ömer’in karşısına mücadele seviyesini sınayacağı ciddi bir sınav çıkmamıştı. 16 yaşından itibaren herkes ‘Ömer çok iyi teknik bir futbolcu, soğukkanlı bir futbolcu’ derdi. Mücadeleci yanı çok fazla ön plana çıkmazdı. Ama kazayla birlikte bu tarafı ortaya çıktı. Eskiden yüzde 80 olan mücadeleci yanı, şimdi yüzde 120 oldu.”

Peki kazada bir suçlu var mıydı? Ömer, çarpıştığı arkadaşıyla görüşmeyi sürdürüyor mu? Kendisi cevaplıyor: “Arkadaşımı elbette suçlayamam. Hâlâ görüşmeye devam ediyoruz. Karting firmasıyla aramızdaki dava devam ediyor. Onun için yorum yapmam doğru olmayabilir ama bence kartingde böyle bir kazanın olmaması gerekiyor. Kartingte çarpışmak normal bir olay. Bir kazanın böyle bir sonuca yol açması bana normal gelmiyor.”

Ömer artık kartingi bıraktı. “O günden beri hiç karting yapmadım. Bundan sonra da yapmam herhalde. Zaten bu sene yoğun bir temponun içindeyim. Üç günde bir maç yapıyorum. Kalan zamanda sinemaya gidiyorum ya da PlayStation oynuyorum. Tabii ki bunlar daha tehlikesiz (gülüyor). Aslında karting de normalde tehlikesiz ama…”

Madem Ömer’in hayatında her şey bu kadar hızlı gidiyor, soruyoruz:

– Başka bir ligin, başka büyük bir takımın hayalini kuruyor musun?
– Elbette başka liglerin hayalini kurduğum zamanlar oluyor. Ama Leverkusen’e geleli daha yarım sezon oldu ve beş yıllık sözleşme imzaladım. Şu aşamada başka takımları düşünmek yanlış olur. Ben Leverkusen’de çok mutluyum. Boşuna beş yıllık mukavele yapmadım.

Ömer, Leverkusen’de şimdilik gerçekten huzurlu ve tek istediği şey burada istikrarlı olmak. “Kendimi çok iyi hissediyorum. Üç senedir ilk kez sezon öncesi kampı tamamlayabildim. Önceden hep küçük sakatlıklarla mücadele etmek zorunda kalmıştım. Bundesliga’da sadece bir maç kaçırdım, o da hastalıktan… Bu uzun sezonu çıkaracak kadar güçlü olduğumu düşünüyorum. Bir yandan da milli takımda da kalıcı olmak istiyorum.”

Sağ ve sol ayağının ikisini birden kullanabilen, teknik ve hızlı bir stoper… Ömer’in milli takımda kalıcı olmasını kim istemez ki?

VE DİĞER GERİ DÖNENLER…

Ömer gibi her şeye kaldığı yerden devam eden başka kazazedeler de var

Fatih Uraz

Samsunspor kafilesinin 1989’da geçirdiği trafik kazasıyla Türk futbolu yasa boğulurken, mağdurlardan biri de Fatih Uraz’dı. Kazada kaburgası kırılan milli kaleci, o sezon bir daha futbol oynayamadı. Kazadan sonra ertesi sezon Beşiktaş’a transfer oldu ve burada Engin’in yedeği oldu. Her şeye rağmen futbolculuk kariyerine beş yıl daha devam etti.

Rüştü Reçber

1993 yılında Kemerspor forması giyen Rüştü Reçber, bir sonraki sezon için Beşiktaş’la anlaşmıştı. Ancak 13 Mayıs günü, Rüştü’nün kullandığı araç köprü korkuluklarına çarptı. Olayda Rüştü’nün takım arkadaşı Levent Tekne hayatını kaybederken Beşiktaş kazada kalçası çıkan kalecinin transferinden vazgeçti. Ama Rüştü’nün dönüşü muhteşem oldu!

Metin Tekin

Sarı Fırtına, Beşiktaş formasıyla Türkiye Kupası’nda Sakaryaspor’a karşı oynadıkları maçta Turhan Sofuğlu’ndan kafasına sert bir darbe alınca beyin kanaması geçirdi. “Doktorlar oynamamın sakıncalı olabileceğini söylüyordu. İngiltere’de uzman bir profesöre gittim ve futbol oynayabileceğimi söyledi” diyen Tekin, bir yıl sonra futbola döndü ve kaldığı yerden devam etti.

Canlı Skor


Takım
O
Av
P

En Çok Aranan Haberler